İsa'nın Ben-im İfadeleri Tanrı Olduğunu Kanıtlar
Yanılmaz ve şaşmaz Kutsal Yazıların tanıklığı üzerinde, İsa’nın kimliğine ilişkin düşündüğümüzde, O’nun Tanrılığını öne süren, onaylayan ve kanıtlayan pek çok unsur ve çeşitli bölümler görebiliriz...
Yazan: Adel Muhammed El Naggar
Yanılmaz ve şaşmaz Kutsal Yazıların tanıklığı üzerinde, İsa’nın kimliğine ilişkin düşündüğümüzde, O’nun Tanrılığını öne süren, onaylayan ve kanıtlayan pek çok unsur ve çeşitli bölümler görebiliriz. Örneğin, İsa’dan Tanrı Oğlu olarak sözeden Mez. 2:7,12, O’nun Rab olduğunu bildiren Mez. 110:1, O’ndan Tanrı olarak sözeden Mez. 45:6 ve İşaya 9:6 gibi Mesih’le ilgili önbildiriler bulunur.
Ayrıca, öğretici bölümlere baktığımızda; Yuh. 1:14, İsa’dan Söz olan Mesih ve aynı zamanda insan bedeni alan Tanrı’nın Söz olduğunu bildirmektedir. Fil.2:5-11’de, İsa’nın “Tanrı’nın özü”, İbr.1:2-3, Kol. 1:15’de “Tanrı yüceliğinin parıltısı, varlığının öz görünümü, görünmeyen Tanrı’nın görüntüsü” olduğunu okuruz. İbr. 1:8, O’nun Tanrı olduğunu yüreklilikle bildirir ve Tim. 3:16 O’nun “bedende görünen” Tanrı olduğunu öne sürer. Markos 2:27-28, Luka 5:20, Yuh. 11:43-44 gibi öykülerin yer aldığı bölümler, İsa’nın, Tanrı’ya ait yetkileri iddia ettiğine tanıklık ederler; Sept gününe sınır getirmesi, günahları bağışlaması ve ölüleri diriltmesi gibi! Ancak, yine de kendi bedensel dirilişini bir kenara bırakacak olsak bile, içtenlikle inanıyorum ki, İsa’nın “Ben’im” ifadeleri, bize Tanrılığı ile ilgili en net iddia, onay ve kanıtları sunmak için yeterlidir. Çünkü, bu ifadelerinde O’nun gerçek kimliğine ilişkin kendi sözleri yer almaktadır. Bu sözleriyle beden alan Tanrı’yı açıklamış olmaktadır. İsa’nın tanığı olarak, sözlerini O’nun ağzından kaydetmiş olan Elçi Yuhanna’nın ve diğer seçkin teologların yardımıyla bu gerçeği,Müjde’yi yazdığı 20. bölüm 30-31. ayetlerde bulunan kesin ifadelerini bildirmekle başlıyorum.
“İsa, öğrencilerinin yanında başka pek çok mucize yaptı. Onlar bu kitapta yazılı değildir. Ama İsa’nın, Tanrı’nın Oğlu Mesih olduğuna iman edesiniz ve iman ederek O’nun adıyla yaşama sahip olasınız diye bunlar yazılmıştır.”
Böylece Yuhanna’nın hedefinin çift yönlü olduğunu görüyoruz. İlk hedefi, “İsa’nın Tanrı Oğlu Mesih olduğunu” açıklamak ve sunmak. İkinci hedefi ise, insanların İsa’nın gerçek kimliğini bilmeleri; “O’nun adında yaşama sahip olacaklarını” duyuruyor. Şimdi bu örnekle amacım, Yuhanna’nın önceki hedefini vurgulama isteğimdir. Gördüğümüz gibi, Yuhanna’nın kanıtlamak istediği, “İsa’nın, Tanrı’nın Oğlu, dünyanın Kurtarıcısı Mesih” olduğudur. (4:42) Ve, bunu yaparken, sıraladığı pek çok şeyden yararlanıyor. Örneğin, tanıkların ifadelerine başvuruyor: Vaftizci Yahya (1:29, 32-36), Samiriyeli kadın ve köylüler (4:39-42), İsa (8:13-14), ve Tanrı’nın kendisi (8:17, 12:28-30), ayrıca İsa’nın sözlerini, ölümünü ve dirilişini içeren yaşamı, hizmeti ve işlerini yazıyor. Aynı zamanda Matta, Markos ve Luka’nın Müjde’lerinde de kayıtlı olan İsa’nın yaptığı çeşitli mucizelerden de sözediyor. Ancak yine de Yuhanna, diğer Müjde yazarları arasında, İsa’nın, mucizelerinin ardındaki çağrısının anlamına ışık tutan vaazlarını kaydeden tek Müjde yazarıdır. Bundan dolayı Yuhanna, Grekçe’deki “dunamis” (mucize) sözcüğü yerine, “semeion” (belirti) sözcüğünü kullanmıştır. İsa’nın bu vaazlarında şu ifadeleri görüyoruz: “Ben, yaşam ekmeğiyim” (6:35) ve “Diriliş ve yaşam BEN’İM.” Bu sözleri, insanlar (8:12), Ferisiler (10:7,9,11) ve öğrencileriyle (14:6,15:1) olan ilişkilerinde söyledi.
Okuyucuların dikkatini çekmek istediğim bir başka nokta, BEN’İM olarak çevrilen, Grekçe “ego eimi” sözcükleri...Leon Morris bu konuda şöyle der: “İsa, kimliğine ilişkin öğretişin önemini vurgulamak için dikkat çekici bir “BEN’İM” ifadesi kullanır. Grekçe’de fiilin kişi öznesi genellikle ifade edilmez: öznenin ne olduğunu fiilin biçimi belirler. Ancak, özne vurgulanmak istendiğinde uygun zamir kullanılabilir. Yuhanna’da bunu önemli hale getiren, Eski Antlaşma’nın Grekçe çevirisinde benzer bir kullanımın bulunmasıdır. Burada çevirmenlerin, Tanrı’nın sözlerini aktardıklarında, dikkat çekici bir konuşma biçimi kullandıklarını görürüz. İsa, “BEN’İM” ifadesini kullandığında Tanrı olduğunu belirtir. Tüm Yuhanna araştırmacılarının ortak görüşü, kullanılan bu ifadenin, Yuhanna’nın, İsa’nın kimliğine ilişkin sözlerine önemli bir işaret olduğu yönündedir. (1) Başka bir deyişle, İsa “BEN İM” sözlerini söylediğinde Tanrı olduğunu belirtiyordu, O’nun ifadelerini kaydeden Yuhanna da aynı şeyi yapmıştı.
Morris, aynı zamanda haklı olarak “BEN’İM” ifadelerinin içinde iki grubun yer aldığını gözlemlemişti; doğrulayıcı olarak ve doğrulayıcı olmayarak. Bu iki grubu şöyle yorumluyordu: “Her iki yapı da bir dereceye kadar alışılmamış ve ayırtedici bir Yuhanna tarzına sahipler.” J.H. Bernard’dan bir alıntıyla şöyle devam eder: “Bu, kesinlikle Tanrı’yı tanımlama biçimi.....Eski Antlaşma’nın 70. baskısını bilen biri, bu ifadenin gücünü hemen takdir edecektir.” (2) “BEN’İM” ifadelerinde yer alan iki grubu incelerken, Morris’in örneğini izlemek istiyorum ve önceki grubu ilk olarak, sonraki grubu ise ikinci olarak sunacağım.
"Yaşam Ekmeği Ben’im”
Yuhanna kitabındaki dikkati çeken ilk “Ben’im” ifadesi, “Yaşam Ekmeği Ben’im” dir. (6:35) Bu, beş bin kişinin doyurulmasını izleyen vaaz anında söylenmişti: “Gelip geçici yiyecek için değil, sonsuz yaşam boyunca kalıcı yiyecek için çalışın. Bunu size İnsanoğlu verecektir.” (6:27) Kendisine iman edilmesini sağlamak isterken, “kanıtlarını göstermesi” yönünde bir meydan okumayla karşılaştı. (3) “Ne belirti göstereceksin ki, görüp sana iman edelim?” Atalarımız çölde man yediler. Yazılı olduğu gibi, yemeleri için onlara gökten ekmek verdi.’ (31. ayet) Man’ı verenin Musa olduğunu ima ettikleri için, İsa yanlış anlayışlarını düzeltti: “Size önemle belirtirim ki, gökten ekmeği Musa vermedi, size göksel ekmeği veren Babam’dır. (32. ayet) “Çünkü Tanrı’nın ekmeği, gökten inen ve dünyaya yaşam verendir.” (33. ayet) İsa, bunları söylerken, yalnızca, Tanrı’nın “gökten ekmeği” geçmişte ve bugün verdiğini ima etmiyordu; gökten inen Tanrı ekmeğinin Kendisi olduğunu söylüyordu. (33. ayet) Buradaki ifadelerinde, gökten inen ekmeğe karşı ruhsal bir istekleri olduğu sezilse bile, konuşma ilerledikçe anlayışlarının ne kadar dünyasal olduğu ortaya çıkıyor. İsa, şimdi istedikleri için şu şaşırtıcı iddiada bulunuyor: “Yaşam Ekmeği benim. Bana gelen acıkmayacaktır. Bana iman eden hiçbir zaman susamayacaktır.” (35. ayet) Bu ifade, İsa’nın çağrısının özünü oluşturmaktadır. İnsan yüreğinin gereksinimlerinin yanıtı İsa’dır. “Yaşam ekmeği, İsa’nın insan ruhunun özlemini doyuracak olan temel iddiasını ima ediyor.” Çünkü, İsa’nın ekmeği, temel beslenme kaynağı olan “yaşam harcı”dır. Ama ekmek evrensel bir temel besin olduğu için herkesi doyuracağı iddiası kesindir.” İsa, dünyanın kurtarıcısıdır (5), ve dünyaya yaşam verir” (33. ayet) Morris’in, yalnızca İsa’nın yaşam ekmeği olduğunu belirttiği gerçeğinin, ekmek sözcüğünden önce belirtmesi ilginçtir. (6) Milne, “yaşam ekmeği, aynı zamanda İsa’nın doyurucu doğasına işaret eder” der. (7) Bu, doğal sonuçta açıkça görülür, “asla acıkmayacak ve asla susamayacak.” Çöldeki man gibi diğer tüm ekmekler doyurmazlar, içimizdeki ağrıyı dindirmezler; yeniden acıkırız. Bunun aksine İsa, bir kez tadıldığında tekrar acıkmayı önler. Sonuç olarak, İsa, “Ben yaşam ekmeğiyim” derken, Tanrı olduğunu ve kendisini dinleyenlerin ruhsal ihtiyaçlarını karşıladığı gerçeğini dile getirmektedir.
“Dünyanın Işığı Ben’im"
Bir doğrulayıcının izlediği, ikinci “BEN’İM” ifadesi budur. Yuhanna, giriş bölümünde, Beden Almış Söz’ün “yaşam” olduğunu ve “yaşamın insanların ışığı olduğunu, ışığın karanlıkta parladığını, ama karanlığın onu anlamadığını” yazmıştı. (4-5. ayetler) Burada yine ışık benzetmesine yer veriyor ve önceden söylediklerini özenle işliyor. Yuhanna, çeşitli fırsatları kullanarak İsa’nın “dünyanın ışığı” olduğu ifadesini ve buna benzer diğer ifadeleri belirtiyor. Örneğin, 8:12, 9:5, 12:35-36,46 ayetlerine bakabilirsiniz. İsa’nın 8:12’deki iddiasının ne zaman yapıldığını tanımlamasa da, nerede yapıldığını söylüyor. Bu önemli dramanın sahnesi olarak verdiği zaman Çadır Kurma Bayramı ve yer olarak da büyük olasılıkla tapınak avlularını göstermekte.
Çadır Kurma Bayramı Kutlaması anında, iki önemli sembolik, dinsel tören yapılırdı. İlk törende, koro Büyük Övgü’yü söylerken Levili kahinler sunağın batı tarafına suyu dökerlerdi. (Mezm. 113:18). (8) İkinci törende ise tapınağın çevresinde çeşitli büyük mumlar yakılırdı. Yuhanna, İsa’nın bu iki olayı öğretişlerine örnek olarak kullanmak için aldığını belirtir. (7:37-38, 8:12) Işık benzetmesi, Eski Antlaşma imalarında çok derin bir öneme sahiptir. Buluttaki Tanrı varlığının yüceliği, halkı vaadedilmiş topraklara yönlendirerek onları düşmanlarından korurdu. (Çıkış 14:19-25) İsrailliler, “Rab ışığım ve kurtuluşumdur” şarkısını söylemek için eğitilirlerdi. (Mez. 27:1) Tanrı’nın yasası, Tanrı’nın Söz’ü, Tanrı’nın isteğini bağırlarına basmış olanlara gidecekleri yolu gösteren bir ışıktır. (Mez. 119:105, Mes. 6:23) Tanrı’nın ışığı yollarını açıklar (Hez. 1:4, 13, 26-28) ve kurtarır (Hab. 3:3-4) “Işık, kurtaran Yehova’dır” (Mez. 44:3). Rabbin Hizmetkarı, yerin ucuna kadar Tanrı’nın kurtarışı olsun diye, milletlere ışık olarak verilmişti. (İş. 49:6) Gelecekteki, ölümden sonra yaşam çağı, Rabbin kendisinin halkının ışığı olacağı zamandır. (İş. 60:19-22, Esin. 21:23-24) Rabbin Hizmetkarı, yerin ucuna kadar Tanrı’nın kurtarışı olsun diye, milletlere ışık olarak verilmişti. (İş. 49:6) Gelecekteki, ölümden sonra yaşam çağı, Rabbin kendisinin halkının ışığı olacağı zamandır. (İş. 60:19-22, Esin. 21:23-24) Belki de Zekeriya 14:5-6-7 özellikle önem taşımakta. Burada iki vaat bulunur. Son günde varolacak olan sürekli ışık ve bunu izleyen, Kudüs’ten çıkacak olan diri suların vaadi.
Bu ayetler ve böylesine güçlü törenler çerçevesinde düşünüldüğünde, İsa’nın bildirdikleri şaşırtıcı bir güçle gelmiş olmalılar. (9) İddiasındaki evrensellik de şaşırtıcı olmalı. O, yalnızca Yahudilerin değil, “Dünyanın Işığı’ydı.” Burada sözü edilen ışık fiziksel ya da ahlaksal bir ışık değil. Morris, İsa’nın şu sözlerine dikkat çeker: “Gece gezen sendeler, çünkü kendisinde ışık yoktur.” (11:10) Kendisinde ışık olan ruhsal gerçeğe ulaşmıştır. Sonra şu yorumu yapar: “İsa’nın dinleyicilerine söylediği, kendisini reddedip yaşamlarına almayanların ölüm tehlikesi içinde bulunduklarıdır.” (10) Özetleyecek olursak, “Ben dünyanın ışığıyım” sözlerindeki ana düşünce şudur: “İsa tek ışıktır ve insanlar bu ışığı kabul edip, O’na inanarak karşılık vermeliler. Bunu yapmazlarsa sonsuza kadar kaybolurlar. İsa’nın tüm dünyanın ışığı olduğu ve insanların sonunun O’na verecekleri karşılığa bağlı olduğu gerçeği bize İsa hakkında çok önemli şeyler açıklamaktadır.” (10)
"Kapı Ben’im"
İsa’nın bir başka “Ben’im” ifadesine Ferisilere verdiği, tartışmalı geçen vaazında rastlarız. 9. bölümde, İsa’nın iyileştirdiği, sonradan, İsa’yı savunduğu için bulunduğu toplumdan atılan ve O’na iman eden kör adamı görürüz. (34-38) Bu mucizevi belirtiden ve Ferisilerin gözleri açılan kör adama kötü davranışlarından sonra, İsa, “hırsızlar ve soyguncular” olarak hitap ettiği o zamanın dini liderleriyle çatışıyor. Bu çatışma, bazı çok şaşırtıcı benzetmeleri içeren bir “mecaz” biçiminde gelişiyor. Örneğin, “koyun ağılı” (10:1), “çoban” (2), “kapıcı” (3) ve “kapı” (3). Benzetmelerin canlılığına rağmen Ferisiler, İsa’nın anlatmak istediğini kavrayamadılar. (6) Bu nedenle İsa, çağrısını açıklamak ve anlamını geliştirmek için yalnızca aydınlatmakla kalmıyor, ama benzetmeleri aynı zamanda ayrıntılı ve karşılıklı ilişki içinde açıklıyor da. Örneğin, “kapı ben’im” dediğinde, (koyun ağılındaki koyunların girdiği kapı) (7). Daha önce, kendisinden “çoban” olarak söz etmişti (2). Daha sonra bu sözcüğü biraz daha değişik olarak tekrar kullanacak. (10) İsa, “Kapı ben’im” dediğinde ne demek istiyor? Bunu yanıtlamak için, bir koyun ağılında genelde bir giriş bulunduğunu anımsamak yarar sağlayabilir. Yakın Doğu’daki çobanlar, genellikle kapı aralığında uyurlar ve kendileri bir kapı görevi görürlerdi. Koyunların ağıldan içeri girebilmeleri için, kapı aralığından geçmeleri gerekiyordu ve mecazi anlamda bu, çobanın kendisi oluyordu. Böylece sorumuzun yanıtını almış oluyoruz. İsa, kendisinden başka hiç kimsenin vaadedilen yaşam bolluğuna götüren aracı olamayacağını söylüyor. (9-10) Çünkü, Morris’in de dikkat çektiği nokta, İsa’nın “bir kapı” olduğunu değil, “kapı” olduğunu söylemesi. Bu “kapı” sözcüğü, kendine özgü bir anlam içermekte. İsa, yaşama götüren yolun yalnızca kendisinden geçtiğini ifade ediyor. Kapı O’dur.” (11) Bu, İsa’nın şu sözleriyle daha da vurgulanıyor: “Hırsız, yalnızca çalmak, öldürmek ve yok etmek için gelir. Ben, onlarda yaşam, bol yaşam olsun diye geldim”. Bu ifade, sonsuz yaşam almanın, Tanrı bilgisinin tek kaynağının, ruhsal besinin pınarının ve ruhsal güvenliğin tek temelinin yalnızca İsa olduğunu bir atasözü biçiminde ısrarla belirtmekte. (12)
“Benim aracılığımla giren kurtulur. Girer, çıkar ve otlak bulur.”(9) “Kurtulur” sözcüğü ile tam olarak ne demek istediğini açıklamasa da, “sonsuz yaşamı” kastettiğini düşünebiliriz. Çünkü, “kurtulmak” ve “sonsuz yaşama sahip olmak” kavramlarının Yuhanna 3:16,17 de birleştirildiğini görmekteyiz. Bu nedenle, ifadesel süreklilik, benzer bir bağlantı kurmamızı gerektirmekte.
Bundan çıkan sonuç, Morris’in de zekice gözlemlemiş olduğu gibi, “Kurtuluşun, yalnızca kapı olan İsa Mesih aracılığıyla elde edilebileceği düşüncesiyle bir kez daha karşılaşıyor olduğumuzdur. Eğer tüm insanlar için bir tek kapı varsa, o zaman İsa Mesih hakkındaki çok önemli gerçek, bize bir kez daha hatırlatılmış olmakta. Diğer “ben’im” ifadeleri gibi, bu ifade de bizi, O’nun Tanrı olduğunu düşünmeye yönlendirmekte. (13)
“Ben İyi Çoban’ım”
“Kapı Ben’im” ifadesinde gördüğümüz mecazın aynısı, buradaki ifadede de kullanılmıştır ve iki ifade arasında yakın ilişki görülür. 10. bölümün ilk ayetinde İsa “çoban”dan söz ediyor. Burada çoban sözcüğüne bir sıfat ekliyor ve “Ben iyi Çoban’ım” diyor. (10) İsa’nın burada yine, konuştuğu, iyi çoban olmayan ya da “parayla tutulan” çobanlara benzetilen dini önderlerle kendisi arasındaki zıtlığı vurguladığını görüyoruz. (12-13. ayetler) “Parayla tutulan” ifadesiyle, Ferisileri kastettiği 13. ayetle kanıtlanıyor. Çünkü burada, parayla tutulan çobanın “koyunlar için kaygı duymadığını” söylüyor. Bununla, önceden söz edilen kör adama bulunulan zalim davranışa değindiği kesin.
İsa, iyi çoban ifadesini kullandığında, hem yaradılışındaki iyilikten hem de ahlak dürüstlüğü ve güzelliğinden söz ediyor. Çoban ifadesiyle kendi konumunu açıklıyor. Koyunların çobanı, onları koruyan, yönlendiren, rehberlik eden ve besleyen kendisi. Aynı zamanda görevine de işaret ediyor. Çünkü üç kez koyunlar için “yaşamını vereceğini” söylüyor. (15,17,18. ayetler) Koyunları koruyan çoban, onları canı pahasına koruyor. Çoban şimdi aynı zamanda, kurban edilen “Tanrı kuzusu” olduğunu da açıklıyor. (1:29,35) Koyunlar için canını kendi isteğiyle veriyor. İsa’nın ölümü üzücü bir kaza değildi. Kendisine güvenenlere kurtuluşun sağlandığı, Tanrı tarafından tasarlanmış bir plandı. (14) Yaşamını yalnızca “İsrail evinin kaybolan koyunları” için vermemişti. “Başka bir ağılın koyunları”na benzetilen, İsrail’in dışındaki uluslar için de canını vermişti. Böylece tek sürü ve tek çoban olacaktı. (16. ayet) Tek kişinin, birçok kişinin kurtuluşuna yarayan ölümü, bu tek kişi Tanrı olduğu için yeterli olmuştu. “Ben’im” ifadelerinin, İsa Mesih’in Tanrılığını adeta haykırdıklarını görebiliyoruz.
“Diriliş ve Yaşam Ben’im”
Bu ifade, kısa bir süre önce ölen Lazarus’un kardeşi olan Martha’ya söylenmişti. İsa, ona “Lazarus tekrar dirilecek” dediğinde, Martha, Lazarus’un son günde dirileceğini sanmıştı. (11:23-24) İsa, o zaman şu kesin ve şaşırtıcı sözleri kullandı: “Diriliş ve yaşam ben’im. Bana iman eden ölse de yaşayacak. Yaşamakta olan herhangi bir kimse, bana iman ederse sonsuzluk boyunca hiç ölmeyecektir.” (11:25-26) Bu iddiasıyla, İsa yalnızca diriliş ve yaşam sağladığını belirtmiyor, diriliş ve yaşamın kendisi olduğunu açıklıyor. Yuhanna, Müjdesi’ne başlarken İsa’nın (Söz) yaşam olduğunu söylemişti (1:4) Morris bu konuda şunları söylüyor: “İsa’nın diriliş olmasının anlamı, ölümün artık bizim için bir engel teşkil etmediğidir. Yaşam oluşu ise, bize şimdi ve burada verilmiş olan yaşamın asla bitmeyeceği anlamına gelir. (15) İsa’nın bu iddiası, Lazarus’un ölümden diriltilmesiyle desteklenir. (44. ayet)
Morris, Yuhanna’nın bu olayı kaydedişini yorumlarken şunlara değinir: “En güçlü olan ve ölüm üzerinde soluk kesen bir üstünlük taşıyan hakkında yazıyor. İnsan soyu eninde sonunda ölümle yüzleşecektir, bu konuda yapabileceği hiçbir şey yoktur. Bir süre için ölümü geciktirebiliriz, ama sonunda kaçınılmazdır. Yuhanna, ölümün etkileyemeyeceği bir Rab hakkında yazıyor. O, öyle büyük bir kişidir ki, O’ndan ölüm bile uzaklaşır.” (15) Böyle bir iddia, hiç kuşkusuz, yalnızca Tanrı olan Biri’nin ağzından çıkabilir.
“Yol, Gerçek ve Yaşam Ben’im”
Kendilerini İsa’ya adamış olan kişilere hitap edilerek söylenmiş bir “ben’im” ifadesidir. Rab, çarmıha gerileceği günün akşamında bir Kral olarak veda konuşmasını yapar. Rab’bin son akşam yemeği hazırlanmıştır (Yuhanna bunu yazmamış olsa da) ve öğrencilerine yakında kendilerinden ayrılacağını bildirir. (13:33,36; 14:2-3) Ayrılışına ilişkin bildirisine ek olarak, şunları ekler: “Gideceğim yerin yolunu biliyorsunuz”. (14:4) Kuşkucu öğrencisi Tomas’ın buna verdiği karşılık şu olur: “Rab, nereye gittiğini bilmiyoruz ki, yolu nasıl bileceğiz?” “Durumu net olarak anlamak istemektedir ve anlamadığı halde anlamış gibi davranmaktansa Rab’dan açıklamasını bekler. İnsanın temel içtenliği açıklama için direnir.” (16) Bu, İsa’ya söylediklerini genişletme ve aydınlatma fırsatı sağlar. “Yol, gerçek ve yaşam ben’im” karşılığını verir. “Ben aracı olmadıkça kimse Baba’ya gelemez.” (14:6) Bu sözleri kuşatan tartışma ve yapılan pek çok yorum ve çeviri biçimlerine karşın, bu sözlerdeki söz dizini aracılığıyla açıkça anlıyoruz ki. İsa, kendisi hakkında üç farklı şey söylemektedir. (Ayetteki vurgu, konu itibarıyla “yol” sözcüğünde (5). Ancak yine de “yol”, “gerçek” ve "yaşam” ifadeleri söz dizini açısından birbirlerine göre ayarlanmışlar. Bundan dolayı İsa, kendisine ilişkin üç farklı şeyi belirtiyor.)
Önce, “Yol Ben’im” diyor. Burada tekrar gözden kaçması ve yadsınması olanaksız bir eşsizlik görüyoruz. İsa, Babası’nın evine gittiğini (2) ve kendisinin aracılığı olmaksızın hiç kimsenin Baba’ya gelemeyeceğini (6) belirttiği için, bir ahlak ya da öğretiş yolundan değil, kurtuluş yolundan söz ettiğini anlayabiliriz. Baba’ya götüren kurtuluş yolu. Güvenle, Tanrı’ya giden pek çok yolu değil, “yol”u ifade ediyor.
Bu şaşırtıcı iddia, toplumumuzun altlarına imza atarak yapıştıkları çokçuluk ve farklı düşünceleri birleştirme felsefelerini alt üst etmekte. İnsanın Tanrı’ya yaklaşma konusundaki yanlış tasarılarının üstüne bir çırpıda çullanıyor ve “eşsizliğini” öne sürüyor. Yerimize geçerek kefaret eden ölümü, “yol" oluşuyla yakından ilgili. Çünkü Tanrı ve günahkârların barışması O’nun ölümü aracılığıyla gerçekleşti.
İkinci olarak, “gerçek” olduğunu iddia ediyor. Bununla anlattığı kusursuz doğruluğu ve güvenilirliği. Tüm söz, iddia ve eylemlerine hem inanıp hem güvenebiliriz, yalnızca gerçeği söylediği için değil, ama gerçeğin kendisi olduğu için. Çünkü O, beden alan Tanrı Sözü’dür. (1:1,14) Carson’un derin bir anlayışla ifade ettiği gibi: “İsa’nın Kendisi Tanrı’yı anlatır.” (1:18) Baba’nın O’na söylediği ve beğendiği işleri yapar. (5:19; 8:29) O’ndan Tanrı olarak söz edilir (1:1,18; 20:28) O, Tanrı’nın, merhametle kendini göstermesidir, beden alan “Söz” üdür (1:14). (17)
İsa, üçüncü olarak “yaşam” olduğunu bildirir. Bu, Morris’in doğru olarak belirttiği gibi, bizi “Diriliş ve Yaşam ben’im” ifadesiyle aynı noktada buluşturur. (18) İsa’nın, yaşamla kendisi arasında bir kez daha yakın ilişki kurduğunu gözlemleriz. “Baba’nın yaşamı gibi, eşsiz ve kendiliğinden var olan tek yaşam O’nunkidir. (5:16) O, insanlar için yaşam ve yaşam kaynağıdır. (3:16)” (19)
“Tüm bu büyük iddialar İsa’nın özel bir konuma sahip olduğuna bizleri razı etmekteler. O, Tanrı’ya giden tek yol, tamamıyla güvenilir ve gerçekle başka hiç kimsenin bulunmadığı bir ilişki içinde. Aynı şey, elbette yaşamla olan ilişkisi için de geçerli. (20)
"Gerçek Asma Ben’im"
Şimdi, İsa’nın yüklemli BEN’İM ifadelerinin sonuncusuna geldik. Üst kattaki odada yapılan karşılıklı konuşma sırasında, İsa, iki kez “asma” olduğunu bildirmişti. “Ben gerçek asmayım, babam da bağcıdır” (15:1) derken, Baba’yla olan bağlantısına değinir. “Ben asmayım, sizler de çubuklarsınız” dediğinde ise imanlıyla olan bağlantısını açıklar ve “Kurtarıcıyla kurtarılanın karşılıklı olarak birbirlerinde konut kurduklarına değinmeyi sürdürür.” (15:5)
Pek çok yorumcu, İsa’nın bu bildirisiyle Eski Antlaşma’daki asma imajının kullanılışı arasındaki bağa dikkat çekmişlerdir. Bruce Milne, bu teologlardan biridir. İsa’nın görevinin vurgulanmasına yer veren Yuhanna kitabının yorumun da şöyle der: “Asma” imajı, ‘görev’ konusuna iki önemli biçimde hizmet eder. Öncelikle, İsrail’in sembolüdür. Tapınak sundurmasının önünde büyük altın bir asma uzayarak büyürdü ve Roma’ya karşı ayaklanıldığında (İ.S. 68-70) basılmış olan bir bozuk parada da asma sembolü bulunurdu. Eski Antlaşma’da bununla ilgili pek çok imalar yer alır. İsa’nın, “ben gerçek asmayım” iddiasıyla uyumlu olan en önemli ima, herhalde 80. mezmurdaki “Mısır’dan çıkartılan asma” (8. ayet) ve “kendin için yükselttiğin insan oğlu" (17. ayet) ifadelerinde görülür.
Ancak, asma “ateşle yakılmıştır” (Mez. 80:16) İsrail, Tanrı’nın kendisine uzun dönemde yaptığı çağrıya uymakta başarısız oldu; “diğer uluslara bir ışık olmak” (İş49:6) “yeryüzünün tüm sorunlarına Tanrı’nın kurtarışını götürmek v.b.” İsrail, çevresindeki ülkelerin içine bir Tanrı görevlisi olarak nüfuz etmek yerine, onların tanrılarına çekildi. Yüzlerce yıl boyunca Tanrı’nın amaçlarını gerçekleştiremedikleri gibi bu çöküşleri şimdi Mesih’i reddetmeleri ve Tanrı Krallığı’nı tanımayışlarıyla son haddine vardı. (19:15) Ancak, Tanrı’nın amaçları başarısızlığa uğramadı. İsrail’in ve öğrencilerin ortasında duran kişi tarafından eksiksiz yerine getirildi. Söz dinlemezliği nedeniyle kendini mahveden asmanın aksine İsa, “gerçek asma” dır. Kendini feda edişi ve bunu izleyen görevi aracılığıyla, kurtuluşun uluslara ulaştırılması ve yeryüzündeki tüm ailelerin bereket alması gibi (Tek. 12:2) amaçların gerçekleşmesini sağlayan itaatkar Oğul O’dur.
"Asma imaji, daha az teolojik olan ikinci bir göreve de işaret etmektedir; asma, özde yararlılık için varolan bir bitkidir; ürün vermek için vardır. W. Temple, asmanın ürün verme işlevini, güzel sözlerle resmeder: Asma, yaşamını – kanını vermek için yaşar. Çiçeği küçük, ürünü boldur ve bu toplandığında asmanın gövdesi kesilir. Bu işlev, İsa’nın ürün vermeye ilişkin vurgusunda yansıtılmıştır. (2,4,5,8,16. ayetler) Bu nedenle, bu bölümün yalnızca Rab’le, olan iç ilişkimize odaklanmış yorumlarından kaçınmalıyız. Gerçek yorum, İsa Mesih ve öğrenci toplumu aracılığıyla İsrail’in görevinin tamamlanmasıdır.
Daha “öznel” konulardan bütünüyle vazgeçilmemişken, (İsa’nın ‘sevgi’ ve ‘buyruklarına itaat’ konularına değinmesi; 10,12,17) öncelikli odak noktası, güçlendirilmiş bir nesnellik ve görevsellikte kalmaktadır. İsa, ölümü ve dirilişindeki yüceltilmesi aracılığıyla elle tutulur biçimde dünyadan uzaklaştırılacaktır. Öğrenciler, İsa’nın “yokluğunda” görevi yüklenmeleri için, İsa gibi, dünyaya gönderilirler. Bu, İsa’nın: “Ben asmayım, sizler çubuklarsınız,” deyişindeki ifadeyle anlatılmak istenen ilkedir. (23)
Milne’nin, yaşamı, ölümü ve bunu izleyen dirilişi aracılığıyla gerçek asma olarak Tanrı’nın göreviyle ilgili nesnellikleri yerine getiren İsa yorumuna katılsam da Ben asmayım, sizler çubuklarsınız konusundaki yorumunu tüm yüreğimle kabul etmiyorum. Morris’in: “İkinci ifade, Mesih’le olan yaşamsal teması vurgular,” ifadesindeki satırlarının daha fazla kabul etmeye eğilimliyim. ‘Bende kalan ve benim kendisinde kaldığım kişi bol ürün verir, bensiz hiç bir şey yapamazsınız’ (15:5) der İsa ve şöyle devam eder, “benlik enerjisini kullanarak Tanrı’yı hoşnut edecek herhangi bir şey yapabileceğimizi sanmak hatadır. Tanrı’yı hoşnut etmek için yalnızca İsa’nın sağlayabileceği güçle mümkündür. İmanlı hizmetindeki verimlilik, Mesih’le yaşamsal temastır. “Ürün”ün ne olduğu tam olarak açıklanmamıştır ama Yeni Antlaşma’da bu sözcüğün anlamı genellikle imanlı karakterinin Özellikleriyle ilgilidir, (Mat. 3:8, 7:20, Rom 6:22, Gal 5:22) ve burada öncelikle bunun kastedildiğini anlıyoruz. (24)
“Kurtuluşu Tanrı sağlar” (Yunus 2:9) ifadesini ve İsa Mesih’in Tanrı’nın “kurtarışını yeryüzünün uçlarına götürebilmesi” için “uluslara bir ışık” olarak Tanrı tarafından belirlendiğini (İş. 49:6), imanlının değiştirilmesinin yalnızca Mesih’in imanlıda konut kurmuş olan Ruh’unun (Rom 8:9) işleyişiyle ve İsa’yla olan canlı teması (Yuh. 15:5) sayesinde mümkün olabileceğini gözönünde tuttuğumuzda, bu BEN’İM ifadesinin de diğerleri gibi O’nun Tanrılığını belirttiğini anlayabiliriz.
Yüklemi olmayan “BEN’İM”
Yüklemle kullanılan BEN’İM ifadelerini kısaca gözden geçirdikten sonra, şimdi yüklemsiz kullanılan BEN’İM ifadelerine değineceğiz. Grekçe “ego eimi” sözcüklerinin (dilimize ben’im olarak çevrilen) genelde yalın olarak insana ilişkin kullanıldıkları her ne kadar gerçekse de, (Yuh. 9:9; 12:26) daha önce de belirttiğimiz gibi, Yuhanna’nın bu sözcükleri kullanışı tamamen farklıdır. Bu gerçek, sonraki bölümler kendi kapsamları çerçevesinde değerlendirildiklerinde, kolayca kanıtlanmaktadır.
Yuhanna’nın dördüncü bölümünde, İsa’nın Samiriye’li bir kadınla kuyu başındaki konuşmasını görüyoruz. Kadın, tartıştıkları konuların gelecek olan Mesih aracılığıyla çözüm bulacaklarını söylediğinde, İsa şu karşılığı verir: “Seninle konuşan ben, O kişi’yim” (26. ayet) der. Morris, “Ethelbert Stauffer” adlı birinin “bunun dolaylı bir Mesih onaylaması olduğunu inkâr ettiğine” ve “Yuhanna’nın İsa’nın yanıtının bedende görünen Tanrı biçiminde anlaşılmasını istediğinde” ısrar ettiğine işaret eder. (25) Stauffer’in, “bunun dolaylı bir Mesih onaylaması” yorumunu kesinlikle kabul etmememe karşın, sözdizimi açısından ele alındığında böyle olduğu görülür. Çünkü İsa, direkt olarak kadının Mesih’e ilişkin ifadesine karşılık vermektedir. (15. ayet) Ancak, bunun “bedende görünen Tanrı biçimi” olduğu görünümüne katılıyorum. Çünkü daha önce de değindiğimiz gibi, Yuhanna’nın bu ifadeyi kullanışı çok farklıdır, altı çizilen vurgu, Tanrılığa ilişkindir. İsa’nın iddiasını dolaylı bir Mesih onaylaması ve Tanrı’lık iddiası olarak kabul etmekte uyumsuzluk görmüyorum. Çünkü zaten Yuhanna’nın amacının, İsa’nın Mesih’liğini ve Tanrı’lığını sergilemek olduğunu gözlemledik. (20:30-31) Aynı zamanda, “dünyaya gelmesi beklenen peygamber” (6:14) ve Tanrı’lığı (6:33) arasında da bir bağlantı görüyoruz.
BEN’İM ifadelerini bulduğumuz diğer iki bölüm 8 ve 13. bölümlerdir. Önceki bölümde İsa, Yahudilere, “Benim O olduğuma inanmazsanız, günahlarınızın içinde öleceksiniz (24. ayet)” der. Sonraki bölümde ise öğrencilerine şunu bildirir: “Bunları size olmadan önce, şimdiden söylüyorum. Öyle ki olunca benim O olduğuma iman edesiniz.” (13:19) Morris’in yardımcı yorumu şöyle: “Her iki bölümde de, kendisine güvenecek olanların, Tanrı doğasını paylaşacakları iddiasıyla çok benzeşen “BEN’İM”e iman etmelerinin önemli olduğunu söylüyor. (25)
Büyük olasılıkla en çok bilinen, yüklemin kullanılmadığı BEN’İM ifadesi 8. bölümün 58. ayetinde bulunur. İsa, bu ayette, öncesizliğini ve Tanrı’lığını, “Size önemle belirtirim, İbrahim’in doğumundan önce BEN VARIM,” diyerek güvenle öne sürerken, Yahudilerin ayaklarının altındaki teolojik kilimi çekip almaktadır. Bu ayetin kapsamı çerçevesinde Tanrı olduğunu bildirdiği kesindir. Çünkü bunu izleyen ayette “O’na atmak için taş topladıklarını” okuyoruz. Yuhanna, Yahudilerin aynı nedenden ötürü—“Tanrı Babam’dır diyerek kendisini Tanrı’yla bir tutmuştu” (5:18) – İsa’yı öldürmeye çalıştıklarını daha önce de bildirmişti.
Şimdi, her iki BEN’İM ifadeleri grubunu da, tarihsel, yazınsal, sözlüksel, sözdizimi, yapısal ve teolojik yaklaşımlarla kısaca incelemiş olarak, BEN’İM ifadelerinin İsa Mesih’in Tanrılığını kanıtladıkları sonucuna varıyoruz. İsa bu ciddi sözleri söylediğinde, Tanrı doğasına ilişkin şaşırtıcı gerçeği açıklamak amacını taşıyordu—bu yaşam veren sözleri yazan Elçi Yuhanna’nın yaptığı gibi.