Tevrat'a Göre Tanrı'nın Kelamı Değişmez
Tanrı doğaüstüdür. Ancak kendini açıklarsa insan O’nu tanıyabilir. Tevrat’ın bu ayet’e göre “bu şeriatın bütün sözleri ebediyen bizimdir ve oğullarımızındır.” Yani Eski Ahit’e göre Tanrı, kutsal sözünü insanların değiştirmelerini kesinlikle istemiyor. Tevrat’ta bununla ilgili birçok ayet bulunuyor:“Size emretmekte olduğum söze bir şey katmayacaksınız ve ondan eksiltmeyeceksiniz, ta ki, Allahınız RABBİN, size emretmekte olduğum emirlerini tutasınız.” (Tesniye 4:2)
Kitab-ı Mukaddes’in Tanıklığı
Tevrat’a Göre (Torah) Tanrı’nın Kelâmı Değiştirilemez.“Gizli şeyler Allahımız RABBİNDİR; fakat bu şeriatın bütün sözlerini yapalım diye açığa çıkarılmış olan şeyler ebediyen bizimdir ve oğullarımızındır.” (Tesniye 29:29) Tanrı doğaüstüdür, ancak kendini açıklarsa insan O’nu tanıyabilir. Tevrat’ın bu ayet’e göre “bu şeriatın bütün sözleri ebediyen bizimdir ve oğullarımızındır.” Yani Eski Ahit’e göre Tanrı, kutsal sözünü insanların değiştirmelerini kesinlikle istemiyor. Tevrat’ta bununla ilgili birçok ayet bulunuyor:“Size emretmekte olduğum söze bir şey katmayacaksınız ve ondan eksiltmeyeceksiniz, ta ki, Allahınız RABBİN, size emretmekte olduğum emirlerini tutasınız.” (Tesniye 4:2) “Sana emretmekte olduğum her şeyi yapmak için tutacaksın, üzerine bir şey katmayacaksın, ve ondan eksiltmeyeceksin.” (Tesniye 12:32)
Eski zamanlarda Tanrı insanlarla bazı özel “ahitler” yaptı. Kitab-ı Mukaddes’i dikkatle okursanız, göreceksiniz ki, Tanrı’nın insanlarla yapmış olduğu ahitleri yerine gelecektir. Yani, bu ahitlerin sorumlusu olan Tanrı’nın ta kendisidir. Ne olursa olsun, bu ahitler kesinlikle Tanrı tarafından yerine getirecektir. Tevrat’taki ilk ebedî ahit ise Hz. Nuh’un tufanından sonra başladı.
Bu örneğe bakalım:“Ve Allah Nuh’a ve kendisiyle beraber oğullarına söyleyerek dedi: Ve ben, işte ben sizinle ve sizden sonra zürriyetinizle ve sizinle beraber olan her canlı mahlûkla, gemiden çıkanların hepsinden bütün yerin hayvanlarına kadar, sizinle beraber olan kuşlar, sığırlar, ve bütün yerin hayvanları ile ahdimi sabit kılıyorum. Ve ahidimi sizinle sabit kılacağım; ve bütün beşer artık tufanın suları ile kesilmeyecektir; ve yeryüzünü helâk etmek için artık tufan olmayacaktır. Ve Allah dedi: Benimle sizin ve ebedî devirlerce sizinle beraber olan her canlı mahlûkun arasında yapmakta olduğum ahdin alâmeti şudur: yayımı buluta koydum ve benimle yerin arasında bir ahit alâmeti olacaktır. Ve vaki olacaktır ki, yerin üzerine bulut getirdiğim zaman, yayda bulutta görünecektir ve benimle sizin ve yaşayan her beden sahibi mahlûkun arasında olan ahdimi hatırlayacağım, bütün beden sahiplerini yok etmek için sular artık tufan olmayacaktır. Ve bulutta yay olacaktır; ve Allahla yer üzerindeki bütün beden sahiplerinden yaşayan her mahlûk arasında olan ebedî ahdi hatırlamak için onu göreceğim. Ve Allah Nuh’a dedi: Benimle yer üzerindeki her beden sahibi arasında sabit kıldığım ahdin alâmeti budur.” (Tekvin 9:8-17)
Tanrı insanlarla ebedî bir ahit kıldığı zaman, o ahdin sorumlusu kimdir?
Tanrı sorumludur.
Kitab-ı Mukaddes nedir?
Eski Ahit ve Yeni Ahit’tir. Bunlar Tanrı tarafından verilmiştir. İnsanlar ne yaparsa yapsın, Tanrı, o ahdin sözlerini yerine getirecektir. Yani Tanrı tarafından yapılmış olan ahitlerin yerine gelmesinin sorumlusu Tanrı’nın ta kendisidir. Tevrat’tan bir örnek daha verelim. Tanrı’nın Hz. İbrahim’le yapılmış olan ahdine dikkatle bakalım. Tek bir bölümde, Tanrı’nın İbrahim’le kestiği ahid’in “nesillerce”, “sabit” ve “ebedi” olduğunu görmek için aşağıdaki ayetleri okumak yeterlidir.
“Ve Abram doksan dokuz yaşında iken, RAB Abrama göründü ve ona dedi: Ben Kadir Allahım, benim önümde yürü, ve kâmil ol. Ve ahdimi seninle benim aramda edeceğim ve seni ziyadesiyle çoğaltacağım. Ve Abram yüz üstü düştü ve Allah onunla söyleşip dedi: Ben ise, işte, ahdim seninledir ve birçok milletlerin babası olacaksın. Ve sana ve senden sonra zürriyetine, Allah olmak için seninle ve senden sonra zürriyetinle benim aramda ahdimi, nesillerince ebedî ahit olarak sabit kılacağım. Ve senin gurbet diyarını, bütün Kenan diyarını, sana ve senden sonra zürriyetine ebedî mülk olarak vereceğim ve onların Allahı olacağım.” (Tekvin 17:1-4 & 7-8)
“Ve Allah İbrahime dedi: Ve sen ise, sen ve senden sonra zürriyetin, nesillerince, ahdimi tutacaksınız. Sizinle ve senden sonra zürriyetinle benim aramda tutacağınız ahdim budur; aranızda her erkek sünnet olunacaktır. Ve gulfe etinizde sünnet olunacaksınız ve sizinle benim aramdaki ahdin alâmeti olacaktır.” (Tekvin 17:9-11)
“Ve Allah dedi: Gerçek senin karın Sara bir oğul doğuracak; ve onun adını İshak koyacaksın; ve onunla ve ondan sonra zürriyetile ahdimi ebedî ahit olarak sabit kılacağım. Ve İsmaile gelince, seni işittim; işte onu mubarek kıldım, ve onu semereli edeceğim, ve onu ziyadesile çoğaltacağım; on iki beyin babası olacak, ve onu büyük millet edeceğim. Fakat gelecek yıl bu muayyen vakitte Saranın sana doğuracağı İshakla ahdimi sabit kılacağım.” (Tekvin 17:19-21)
Ayetlerde Tanrı tarafından ebedî bir ahit söz konusudur. Bu ahitte önemli bir şart vardır: Sünnet. “Ve gulfe etinizde sünnet olunacaksınız; ve sizinle benim aramdaki ahdin alâmeti olacaktır.” Peki, varsayalım ki, İbrahim’in zürriyetinden sünnet istemiyorsa, ne olacak? Cevap burada: “Ve senin evinde doğmuş olan, ve senin paranla satın alınmış olan mutlaka sünnet olunacaktır, ve ahdim ebedî bir ahit olarak etinizde olacaktır. Ve gulfe etinde sizin sünnet olunmamış sünnetsiz erkek varsa, o can kendi kavmından kesilecektir; o benim ahdimi bozmuştur.” (Tekvin 17:13-14)
Burada bir insan yahut bir aile, Rab’bin ahdini bozmak isterse, itaat etmeyebilir. Böylece o ahdi kendileri için bozabilir. Ama bu, sadece ve sadece onların kendi kayıplarıdır. Ancak kendi canlarını kaybediyorlar. İsrail oğullarına, daha önce vahiy yoluyla verilmiş Tanrı’nın ebedî ahitleri hâlâ geçerli, sonsuza dek geçerlidir. İsrail oğullarına Tanrı’nın verilmiş olan vaatleri ve ahitlerini hiçbir şey etkileyemez. İnsanlar tek tek Tanrı’dan ayrılabilir, ama Tanrı’nın vaatleri daima geçerlidir. “Vadettiği bütün şeylere göre, kavmı İsraile rahat vermiş olan RAB mubarek olsun. Kulu Musa vasıtası ile söylediği bütün iyi sözlerinden hiç bir söz boşa çıkmadı.” (1 Kırallar 8:56)
“RABBİN sizi sevmesi ve sizi seçmesi bütün kavmlardan daha çok olduğunuz için değildi; çünkü bütün kavmlardan az idiniz; fakat Rab sizi sevdiği, ve atalarınıza ettiği andı tutmak istediği için RAB sizi kudretli elle çıkardı, ve kölelik evinden, Mısır kıralı Firavunun elinden sizi kurtardı. Ve bil ki, Allahın RAB, Allah olan odur, kendisini sevenler, ve emirlerini tutanlar için bin nesle kadar ahdi ve inayeti koruyan, ve kendisinden nefret edenleri yok etmek için yüzlerine karşı ödiyen, sadık Allahtır.” (Tesniye 7:7-10)
“Allâh, İsrâil oğullarından söz almıştı.” (Mâide 5:12)
“Gerek Tevrât’ta, gerek İncîl’de, gerek Kur’ân’da Allâh’tan daha çok ahdini yerine getiren kim olabilir?” (Tevbe 9:111)
Evet, Tanrı tamamen güvenilirdir. Eğer Tanrı insanlarla bir ahit yaparsa, o ahit sabit ve güvenilirdir. Tanrı’nın ahdi değişmez. Tanrı bu ahitlerin sonsuza kadar geçerli olacağını belirtmiştir. O zaman bu ahitlerin geçerliği sorumluluğu kime aittir? Bizzat Tanrı’nın kendisine! Eğer Tanrı’nın insanlarla ahit sözleri tahrif edilebilseydi, eğer bu mümkün olsaydı, acaba bu ahitler nasıl ebedîyete kadar geçerli sayılırdı? Eğer Tanrı’nın ebedî âhitlerini insanlar tamamen geçersiz kılabilseydi, artık o ahit ebedî sayılamazdı ve o zaman Tanrı yalancı durumuna düşmüş olurdu. Tabi ki bu da olanaksız bir şeydir.
“Allah insan değil ki, yalan söylesin, ve insan oğlu değil ki, nadim olsun; O söyler de onu yapmaz mı? Yahut söz verir de icra etmez mi?” (Sayılar 23:19)
Düşüncesini değiştirmek, değer yargılarını ve planını değiştirmek demektir. Tanrı asla bunu yapmaz; yapmasına gerek yoktur. Çünkü O’nun tasarıları, her şey üzerinde bilgi ve kontrol sahibi olmasına dayanır. Tanrı yalan söylemez. Dolayısıyla, Tanrı’nın insanlarla yapılmış ebedî ahitleri, Kitab-ı Mukaddes’in tahrif edilmesi olanaksız kılar. Tanrı’nın, o kitapların içinde bulunan vaatlerinin ve ahitlerinin korunması gereklidir. Tanrı’nın dediği olur. “Allahın Rab çok acıyan Allahtır... ve atalarına and ettiği onlarla olan ahdini unutmaz.” (Tesniye 4:31)